Amerikan başkan eşleri arasında en ilginci muhakkak JACQUİELİNE KENNEDY dir.Aynı zamandada şık ve özgür ruhlu biriydi Jacquieline. Hemen giydiği her şey ,takıları,saç modeli dünyadaki bir çok kadın tarafından anında taklit ediliyordu.
Gardırobunu Oleg Cassini’ye teslim etmişti…
Amerikan aristokrasisinin tüm özelliklerine sahip New England Bölgesi ailelerinden birinde Jacqueline Bouvier olarak dünyaya gelmişti. 1947 yılında henüz 18 yaşındayken, bir gazeteci tarafından, “Saksonya porselenlerinin ince ve zarif çizgilerine sahip bir esmer güzeli” olarak tarif edildi. Hikayenin sonrası gerçekten de masalsı… 12 Eylül 1953’te Washington’un en gözde bekarı olan John Fitzgerald Kennedy ile evlenen genç kadın, Akapulko’daki balayından sonra eşiyle beraber Georgetown’a yerleşti. 1961 yılının Ocak ayından John Kennedy’nin trajik ölümüne kadar geçen tam iki yıl, 10 ay ve iki gün boyunca, Jackie Kennedy 20. yüzyılın en çarpıcı, en etkileyici ve en medyatik “First Lady”si olacaktı. Fotojenik güzelliği, ağırbaşlılığı ve gizemli kişiliğiyle adeta hiç film geçmişi olmayan bir sinema oyuncusuna benzeyen genç kadın, gardırobunu ünlü moda tasarımcısı Oleg Cassini’ye teslim etmişti. Tünik elbiseleri, düz kesimli mantoları, dizüstü etekleri, şapkaları ve topuksuz ayakkabılarıyla adeta bir stil ikonu olmuş, zengin ve gelişmiş ülkelerde burjuvaziye mensup kadınlar tarafından örnek alınmaya başlamıştı. Bu dantel işlemeli peri masalı 22 Kasım 1963 yılında Dallas’ta, John Kennedy’nin hâlâ tam olarak aydınlanmamış bir cinayete kurban gitmesiyle son bulacaktı…
Euripides trajedilerindeki bir kahraman gibi, “Eşimin kollarımda öldüğünü gördüm, kanı hâlâ üzerimde,” diyen genç dul Washington’dan ayrılıp New York’a gider. Unutmak için seyahatlere çıkar: Papa 6. Paul’e eşlik eder, Sevilla’ya, Gstaad’a kayağa ve Sun Valley’ye (Güneş Vadisi) gider. 60’lı yıllar tüm hızı ve sarsıntılarıyla devam ederken, Jackie Kennedy erkekleri baştan çıkaran ve kadınları kıskandıran genç kız görünümünü tekrar kazanıyordu. Mike Nichols, Marlon Brando, Philip Roth ve Cecil Beaton gibi sanatçılarla yemek yerken görülüyordu. 30’lu yaşlarını süren genç dul artık Etiyopya’nın son imparatoru Hailé Sélassié tarafından hediye edilmiş leopar mantoyu çıkarmış, hüzünlü yüzünün ardından fark edilmeye başlanan bir pop prensesi edasıyla New York’un en şık mekanlarından olan Russion Tea Room’da boy gösteriyordu. 1967’de Robert Kennedy’nin barış mesajını Prens Sihanouk’a iletmek üzere Kamboçya’ya gittiğinde, yanında İngiliz diplomat Lord Harlech vardı. 1968’deyse Yucatan Yarımadası’nda mehtapta piramitleri gezerken, Kennedy yönetiminden eski Savunma Bakanı Genel Sekreteri Roswell Gilpatric ona eşlik ediyordu. Bob Kennedy de tıpkı ağabeyi gibi bir cinayete kurban gittiğinde, kamuoyu onu Amerika’nın Başkan’ı olarak görüyordu. Bu beklenmedik ölümle yıkılan ve tekrar büyük bir üzüntüye gömülen Jackie Kennedy, içinde bulunduğu paranoyanın da etkisiyle bu ülkeden, Kennedy’lerin kaderini değiştiren Amerika’dan korkmaya başlar. Çocuklarının da bu kaderi paylaşabileceğinin bilincindedir artık…
Şaşırtan evlilik ve bir efsanenin çöküşü
1968 yılında 62 yaşında olan, Midas Kralı’yla Yunan mitolojisindeki Odysseus’un bir tür karışımını hatırlatan, büyükservet sahibi Aristote Onassisi ile tanıştı ve kısa sürede evlendi ,hayatı boyunca resimleri gazete manşetlerinden inmedi .En kötü gününde bile çok zarif ve çok şıktı. Skadallarla dolu renkli hayatı 1994 yılında bir New York’da bir hastanede son buldu.Ama stili ve sıklığı bir efsane gibi süregeldi.
Leave A Comment